25 Temmuz 2009 Cumartesi

şeyyy

ŞEYYY
şeyyy-
daaaaaaaaaaaaaaaaa!!!...
duyuyor musun?
orda mısın, ordasın
ama sen,
sen hangi iklimsin?
kutup nerde sen orda mısın...
soluğum kesilse burda mısın...



enteresan bi hikaye misin ruhum(uz)ak?
sana tezahürat edebilir miyim sevgili?
made in nokta nokta hangi ülkesin kalbime
metropol arsızı markasız adamdan
adı keçeli kalemle çizilmiş derin bir yara mısın

hani bana sandığından şikayetler
yırtılmış kağıtlarından ezgiler söylecektin yarın
kolumu örümcek ısırmış kadar acıyordum
sesini duymasaydım, ölecektim
'kaptan' diyecektim gemide çek beni deniz kenarına
düştüğüm uçurumları dövecek
kimliksiz kişiliksiz ilişkilerime konsantre olacak
düş kurup fobiler edinecektim
yoksayma cinayetleri işletecektim ruhhiyatıma
salak sevgililere acılı ketçap
ömrüme biraz fesleğen bi tutam tuz biber kezzap filan
kelebek ürkütme saatlerimi tam istediğim gibi boş suratlarla boyayacaktım

ve sonra sen saygıyla eğildin aşka,
referans şahane
bana şiir bahane.

biliyorum senin döktüğün mavi gözyaşlarını:
herşey tükendi dediğin anı duyuyorum,
sana 'bitti.' dediğin yerlerden geldim.
aforoz ettiğin hamamböceklerine geri dönüp bakmamış bile
muazzam sert bakışlarını gördüm, -önce sözlerinden.
pardon! 999 kere sana "dik dur" deyip duran "
"hay bu hayatın ben..." filminin kasting şirketine de
dava açacağını duydum, senin deyimin ile 'hissettim' sanki

ve seninle oynayabileceğimi hissettim bende
kasting yok, aracı kurum yok
kasıtlı olarak kendimi sana ihbar ediyorum
kendimi şimdi burda betimleyemeyeceğim üzgünüm
şeytan ile değil
şeyyy,
şeyyyda tanışmamız gerek
acil!...

yoksa bu iş:
prenseslik mertebesinde sufi arayış seremonisi
olur yoksa hem de bir budistin nirvana fiyaskosu








resim adı: mısır prensesi/eser: makarevich

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder